Kurân ve Hayat Kurân ve Hayat
top of page

Rabbimiz vahyettiği ilk ayetin de "Oku" derken ne kastetmiş olabilir?

Yazarın fotoğrafı: ibrahim celikibrahim celik

(Alak 1-96/1)

 

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ

 

İkra/ bi-ismi rabbike-lleżî ḣalak(e)

 

Oku, Yaradan Rabbinin adıyla ile!

 

Peygamber efendimiz henüz risâletini almadan önce insanların yaşam tarzının rahatsız etmesi sonucu Hira mağarasına çekilirdi. İnsanların yaşam tarzında bir yanlışlığın, bir eksikliğin olduğunu biliyordu. Hayat gidişatının böyle olmaması gerektiğini çok iyi biliyor, fakat bu gidişatın nasıl düzeltileceğini bilmiyordu. Nasıl yapayım ki insanlık düzelsin diye düşünüyordu.

 

Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, kadınlara değer verilmediği, eşya gibi alınıp satıldığı, insani değerlerin yok olduğu, cahiliye bataklığının korkunç zifiri karanlığa gömüldüğü o dönemde peygamberimize vahiy indi. İnen ilk vahiy “ikra-Oku” ile başladı.

 

Hira mağarasın da ilk inen ayette Rabbimiz: “İkra’ bismi rabbikellezi halak” diyerek “Evet, fark ettiğin bir yozlaşmanın içerisinden nasıl çıkacağız diye düşünüyordun ya, içine düştüğün şu dünyanın bataklığı, çirkefliği, cahiliye dönemi ve insanların insanlara değer vermediği, insanlığın öldüğü, öldürüldüğü şu dünyada bu bataklıktan çıkmak istiyordun da ya, işte onun reçetesi geldi. “diyordu.

 

Rabbimiz ikra, demekle neyi kastediyordu? Çünkü ortada kitap yok, Kur’an henüz daha inmemiş. Yazılı bir metin olmadığı düşünülürse peygamberimiz neyi okuyacaktı?

 

“Ikra’ bismi rabbikellezi halak” Yaratan Rabbinin adıyla oku ki, göresin gerçekleri, fark edesin hakikatleri. Bu ayetle insanlığın kurtuluşu için ilk reçete nazil oluyordu.

 

 

Dikkat edilirse “İkra” fiili zikredilmiş ama meful zikredilmemiş, yani neyi okuması gerektiği burada konu edilmemiş.

 

Sebebi nedir? Hikmeti nedir?

 

Sebebi hikmeti, inceliği şudur: “Ikra’ bismi rabbikellezi halak” Yaratan Rabbinin adıyla oku” demek. Varlık gayeni oku, varoluş gayeni oku, kâinatı oku, güneşi, ayı, yıldızları oku, insanlığı oku demektir. Okumaya başladığın an, Allah’ın vahyi, insanlığı anlatacaktı, kâinatı anlatacaktı.

 

Bir sonraki ayette Allah, okumaya kendinden başla, demektedir. Kendinden başladığın zaman, Allah vahyinde, seni sana anlatacaktı. Öylelikle gerçekleri görecek, hakikati fark edeceksin. Ve fark ettiğin bu hakikate göre de bir hayat sürdüreceksin, ona göre yaşayacaksın.

 

Bu ayet indikten sonra Resul, hayatı okumaya başladı. İnen vahiyde, insanlığı okuduğu gibi, dağı, taşı ve Allah’ın yüceliğini dağda, taşta, güneşte okumaya başladı.

 

 

İkinci ayette, Rabbimiz bize okumanın neden, niçin, nasıl olduğunu anlatacak. İnsandan başlayacak, neden, niçin olduğunu da “bismi rabbikel” deki “bismi” ile anlatacak.

 

Karae, ikra kelimesinin türevidir. Bir şeyi toplamak, cem etmek, bir araya getirmek demektir. Dikkat ederseniz şehirlere “Kariya”denir. Arapçada insanların toplandığı yer manasını ifade eder.

 

Rabbimiz “İkra bismirabbikellezi halak” derken “Yaratan Rabbinin adıyla, kainatın dağılmış parçalarını bir araya getir ve varlığı bir bütün olarak oku” diyor.

 

Kur’an, karae den türer. Kur’an’ı Kerim’in “karae” den türemesi nedeniyle yeryüzünün en çok okunan kitabı olması gerekir. Çünkü okunması farz olan yeryüzünde başka hiçbir kitap yoktur.

 

“Kuran okunduğu zaman susun ve onu dinleyin” (A’ raf 204) diyor Rabbimiz. Kur’an’ın dışında hangi kitap için susmak ve onu dinlemek farzdır. Düşünmemiz gerekmez mi? Kur’an ismini almasının sebebi çok kıraat edilmesi, çok okunması gerektiğinden dolayıdır.

 

Kıraat, sadece lafızları toplamak mı ? Hayır. Kıraat, lafızların ifade ettiği manayı zihinde toplamak, bir araya getirmektir. Şimdi o zaman,

 

Tamam Yarabbi! Biz varlığı parçasal okumuştuk, maddeye gömülmüştük sadece maddeyi okuduk, bir diğer yeri okuyamadık. Nefsimizi okuduk, başka yeri okuyamadık. Ailemizi okuduk, başka yeri okuyamadık. İşimizi okuduk, başka yeri okuyamadık.

 

Rabbim sen emrediyorsun. Oku derken, hayatın bütün parçalarını bir araya getirirken, bütünü oku diyorsun. Varlık gayemizi oku diyorsun. Biz okuduğumuz ilk emirle onu yapacağız. Sana sözümüz olsun, önce hayatı, parçasal değil, parçaları bir araya getirerek , kıraat ederek, zihnimizde toplayarak, tefekkür ederek varlığın tamamını okumaya çalışacağız. Ve zihnimizde cem edeceğiz.

 

Kur’an, kendinden önceki bütün ilahi vahyin emirlerini, içeriğini, tevhidini kendinde barındırdığı için topladığı için ona da cem manasında el-Kur’an denmiştir.

 

Ya Rabbi! Senin tekvini ayetlerini yani kainat ayetlerini de okuyacağız, tenzili ayetlerini de

okuyacağız.

 

Nasıl okuyacağız ?

 

Rabbimiz nasıl okuyacağımızı bize şimdi anlatacak.

 

“ İkra bismi rabbikellezi halak”, Rabbinin adına veya Rabbinin adıyla oku  .

 

Peki biz kainatı şimdiye kadar nasıl okuduk?

 

Şimdiye kadar okumamızda Rabbimize yer vermedik. Okumamızda Rab yok ise, okumamızda Allah’ın izni yoksa, Allah’ın istediği bir okuma yoksa, Allah bu şekildeki okumayı, okuma olarak kabul etmiyor.

 

Batı dünyası okumayı gerçekleştirdi. Ama tenzili ayetleri değil, tekvini ayetleri yani kainat ayetlerini okudu. Okumayı kısmi yaptığı için, kısmi bir başarıyı elde etti. Fakat okumanın tenzili ayetleri olmadığı için bu okuyuş onları kurtuluşa erdirmez.

 

Allah bizden hem kainatı okumamızı hem de bize indirdiği ilahi vahyi okumamızı , dengeyi böylelikle kuracağımızı, parçaları bir araya getirmemizi istiyor.

 

Madde ile manayı bir bütün içerisinde görmemizi istiyor. Eğer biz maddenin içerisinden, manayı çıkarıp atarsak, ruhu gitmiş bir ceset gibi kalır.

 

Şimdi soruyorum dostlarım. Ruhu gitmiş bir cesedin ismi nedir? Leş tir. Ruh gitti mi geriye ceset kalır, leş kalır. Leşe kim konar? Akbabalar konar, kargalar konar. Insan cesede konar mı? Manasını çıkarttıkları bir hayata konanlar, inanın leşe konmuşlardır, farkında değiller. İnanın ruhu içerisinden alınmış bir madde, bir cesettir.

 

Allah’ın uyarılarına kulak verse insanoğlu kurtulacak. Fakat insanoğlu, Allah emrettiği halde , oku dediği halde, okumaktan aciz. Okumuyor.

 

Diyanetin yaptığı bir araştırmada Türkiye’deki insanların %92 si Kur’an’ı anlayarak OKUMUYOR. Geriye kalan %8'lik bir kısım içerisinde Kur’an’ı anlayarak okuyanlar var, Kur’an’ı okuyarak okuyanların içerisinden amel edenlerinde yüzdesini ayırsanız ne kadar kalır.

 

Bu toplumun %92 si kitabını anlayarak okumuyorsa, o anlamayarak okuduğu zihinde oluşacak boşluk, insanoğlu tarafından ya hurafeler, ya bidatlar, ya asılsız yazanlar, ya tahminler, ya temenniler ile dolu bir din olgusu dolduracaktır. Hayat boşluk kabul etmez.

 

Dolayısıyla biz, Allah’ın bize kalem ile öğreten Rabbimiz adına okuyalım. Hayatı, varlığı, kendimizi okuyalım. Eğer bundan gaflet duyarsak, inanın yarın ahirette, Allah’ın huzurunda toplandığımız o günde iş işten çoktan geçmiş olacak. Rabbimiz diyecek ki : “ Ayetlerim sana geldi, sen onları unuttun.”

 

Ya insan ayetleri unutur mu? Aslında ayetleri görmemişlikten gelmişti. İnsanların Allah’ın ayetlerini unutması, onu kale almaması, ona değer vermemesi, onu hayatına aktarmamasıdır.

 

“Unuttuğun gibi unutuldun” diyecek Allah ahirette. Allah’ın birisini unutması ne kadar ağır bir şey değil mi? Rabbimiz unutmaktan münezzehtir. Fakat rahmet nazarıyla bakmadığı an, işte unutulmuş olacağız.


İbrahim ÇELİK

 

 

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kur'an ilk emri

Kur'an'ın ilk emrini yerine getirmeyenler onun sonraki emirlerini icra ederek bir yere varamazlar. İslam dünyası bugün Kur'an'ı...

Onlar ki namazlarında habersizdirler

(Maun 17-5) الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ Elleżîne hum ‘an  s alâtihim sâhûn (e)   Onlar ki, namazlarından tümüyle...

Hamd ve Şükür

Biz hamd ve şükrü yanlış anlıyoruz. Mekkeli müşriklerin şükrünü yapıyoruz.   Rabbimiz diyor ki:   Ben size nimet verdiysem, bu nimeti...

Commentaires


bottom of page
Kurân ve Hayat